Haziran -Temmuz 2025. Yaralı ve Minnetsiz Yazar Thomas Bernhard

Yaralı ve Minnetsiz Yazar Thomas Bernhard[1]

Thomas Bernhard “Diktatör” (1969)
Diktatör, yüzden fazla aday arasından bir ayakkabı boyacısı seçer. Onu, sadece ayakkabılarını boyaması için görevlendirir. Bu durum, taşralı basit adamın işine gelir ve yıllar geçtikçe hızla kilo alır ve amirine - sadece diktatöre karşı sorumludur - saçının teli kadar benzemeye başlar. Belki de bunun kısmen nedeni ayakkabı boyacısının diktatörle aynı yemeği yemesinden kaynaklıdır. Kısa süre sonra aynı büyük burna ve saçlarını kaybettikten sonra benzer kel kafaya sahip olur. Etli dudakları dışarı sarkar ve sırıttığında dişlerini gösterir. Herkes, hatta bakanlar ve diktatörün en yakın sırdaşları bile ayakkabı boyacısından korkmaya başlar. Akşamları ayağında çizmeleriyle bağdaş kurarak bir enstrüman çalar. Ailesine uzun mektuplar yazar. Onlar da ayakkabı boyacısının ününü tüm ülkeye yayarlar: “Eğer diktatörün ayakkabı boyacısıysan,” derler, “diktatöre en yakın kişi sensin.” Gerçekten de ayakkabı boyacısı diktatörün en yakınındaki kişidir, çünkü sürekli kapısının önünde oturmak ve hatta orada uyumak zorundadır. Hiçbir koşulda yerinden kıpırdamaz. Ancak bir gece, kendini yeterince güçlü hissettiğinde aniden odaya dalar, diktatörü uyandırır ve yumruğunu indirdiği gibi onu öldürür. Ayakkabı boyacısı kendi giysilerinden hemen kurtulur, onları yerde ölü yatan diktatöre giydirir ve kendisi de diktatörün kaftanını üzerine geçirir. Diktatörün aynasının önüne geçince, gerçekten de diktatöre benzediğini fark eder. Daha fazla vakit kaybetmeden kapıdan dışarı fırlar ve ayakkabı boyacısının kendisine saldırdığını; nefsi müdafaa amacıyla ona vurduğunu ve öldürdüğünü haykırır. Onu alıp götürmelerini ve geride kalan ailesini bilgilendirilmelerini emreder (Almancadan Türkçeye çeviren N. Akbulut).

Thomas Bernhard “Olay”
Giyotine benzeyen BİR MAKİNE, yavaşça hareket eden bir kauçuk kütlesinden büyük parçalar keser ve bunları, bir kademe aşağıya doğru hareket eden ve kesilen parçaları kontrol etmek ve ardından büyük kutulara paketlemekle sorumlu işçiler tarafından yönetilen bir konveyör bandına bırakır. Makine henüz sadece dokuz haftadır çalışmaktaydı ve fabrika yönetimine teslim edildiği günü, törene katılan hiç kimsenin unutması mümkün değildi. Makine, onun için özel inşa edilmiş bir vagonla fabrikaya getirildi ve törende söz alan konuşmacılar; makinenin, mühendisliğin teknolojideki en büyük başarılardan biri olduğunu vurguladılar. Makine fabrikaya ulaştığında bir bando tarafından karşılandı, işçiler ve mühendisler şapkalarını çıkararak onu selamladılar. Makinenin montajı on dört gün sürdü ve sahipleri, makinenin performansı ve güvenilirliğinden -bizzat görerek- emin oldular. Ne var ki, makinenin bakımı için sadece iki haftada bir düzenli olarak özel bir yağla yağlanması şarttı. Bunun için bir işçi kadının, çelik bir spiral merdivene tırmanması ve valf aracılığıyla yağı yavaşça akıtması gerekiyor. Genç işçi kadına, yapması gereken her şey en ince ayrıntısına kadar açıklandı. Yine de kız o kadar şanssız bir şekilde kaydı ki kafası koptu. Genç kızın kafası, lastik parçaları gibi aşağı konveyör banda düştü. Montaj bandında oturan kadın işçiler o kadar dehşete düşerler ki hiçbiri çığlık dahi atamadılar. Alışkanlıkları doğrultusunda kızın kafasına lastik parçaları gibi davrandılar. Bantta çalışan en sondaki kadın işçi, genç kadının kafasını aldı ve bir karton kutuya yerleştirdi (Almancadan Türkçeye çeviren N. Akbulut).

Avusturyalı Yazar Thomas Bernhard[2]

Yukarıda iki öyküsünün çevirisini sizinle paylaştığım yazarı kısaca tanıtırken bir sözü ile başlamak istiyorum:
 “Avusturya Devleti sınırları içinde [...] benim tarafımdan yazılmış hiçbir yazılı eser icra edilemez, basılamaz ve hatta okunamaz.”

Yazarın Hayatı
Kendi ülkesine intizar niteliğinde vasiyette bulunan Avusturyalı yazar Thomas Bernhard 09.02.1931 günü Hollanda’da dünyaya gelir, elli sekizinci yaşını tamamladıktan üç gün sonra Avusturya’da 12.02.1989 günü hayata veda eder. Hizmetçi Herta Bernhard/Fabjan’ın marangoz Alois Zuckerstätter ile evlilik ile sonuçlanmayan ilişkisinden doğan Thomas Bernhard annesinin, terk edip giden sevgilinin öfkesini yansıttığı çocuk olur. Annesi Herta, Thomas’ı Viyana’da yaşayan ve yazar olan babası Johannes Freumbichler ile hayat arkadaşı Anna Bernhard’ın yanına gönderir. Ekonomik nedenlerle dedesi ve hayat arkadaşı bir yıl sonra Seekirchen’e taşınırlar. Yazar Bernhard burada geçirdiği yılları, hayatının en güzel yılları diye anlatır. Tekrar evlenip Susanne ve Hilda adlarında iki kız, bir de Peter adında erkek çocuk dünyaya getiren anne Herta 46 yaşında, hiç görmediği babası da 45 yaşında vefat eder.

Ailesinin; on yaşındaki Thomas’ı Salzburg’a bağlı Saalfeld’deki sağlık merkezi yerine isim benzerliği olan Thüringen eyaletindeki NS-yetiştirme yurdu Saalfelden’e göndermesi ise yazarın hayatındaki travmatik iki yılına neden olur.

Thomas, İkinci Dünya Savaşı öncesi Salzburg’da önce yatılı bir okulda, savaş sonrası da Hümanist Devlet Lisesi’nde okur. Otobiyografilerinde, kurumsal eğitimi gereksiz ve okulları da ‘ruhu öldüren kurum’ anlamına gelen “Geistesvernichtungsanstalt” olarak tanımlayan yazar, satış elemanı olarak çalışmak üzere on altı yaşında iki yıllık mesleki eğitime başlar. Ancak dedesinin ısrarı üzerine müzik dersleri alır. Satış elemanı yıllarında Salzburg’un varoşlarından bir semtte sömürgelerden getirilen malları da satan marketin nemli depolarında çalışmaktan kaynaklanan, daha on sekiz yaşında iken yakalandığı ağır akciğer rahatsızlığı, Thomas Bernhard’ın vefatına kadar yoğunlaşarak sürer. Bu süreçteki deneyimleri eserlerinde hem yazma tarzını hem de konularını derinden etkilemiştir. Bunlar; nefessiz kalmak, heyecan, öfke hissi, üstesinden gelemediği duygusal yaralar ve hayal kırıklıklarıdır. Yaşamının uzun yıllarını çeşitli sanatoryumlarda geçiren genç adam zaman zaman ölümle burun buruna gelir. Eserlerinde hastalık ve ölüm temel motiftir.

Otuz yaşındaki Bernhard, Pongau’da St. Veit’e bağlı Grafenhof sanatoryumunda şarkı söyleyişini dinlediği Hedwig Stavianicek’i ilk kez görür; beş yıl sonra şahsen tanışır ve Hedwig’in 1984’te vefatına kadar onunla birlikte yaşar. Bernhard, Hedwig’in ölümünden sonra da Viyana’daki aynı evde ikamet etmeye devam eder. Thomas Bernhard, kendisinden 37 yaş büyük ve ‘teyze’ dediği, derin bir dostluk ve sıkı bir ilişki ile bağlı olduğu Hedwig Stavianicek için eserinde, ‘benim yaşam insanım’ ("Lebensmenschen") ifadesini kullanır. Stavianicek, genç adamı yazarlık kariyerinin ilk yıllarında ekonomik açıdan da desteklemiştir.

1988 yılının sonbaharında yine akciğerleri onu yarı yolda bırakır. Doktor olan üvey kardeşi ve vefatından sonraki tek varisi Peter Fabjan onu son döneminde tedaviye çalışır. Yakın çevresi tarafından defnedilmek istediği için vefatı kamuoyuna dört gün sonra duyurulur. Thomas Bernhard, Viyana Grinzinger Mezarlığı’nda Hedwig Stavianicek’in yanına defedilir.

Yazarın Edebi Özellikleri
Yazar Thomas Bernhard daha çocuk ve gençlik yıllarında yazmaya başlar. Şiirleri, öyküleri, romanları ve tiyatro eserleri ile 20. yüzyılın önemli yazarlarından biri olarak kabul edilir. Bernhard’ın otobiyografik eserlerinden beşi 1970 ile 1980 yılları arasında yayınlanır: Die Ursache (Neden, 1975), Der Keller (Mahzen,1975), Der Atem (Nefes, 1978), Die Kälte (Soğukluk, 1981) ve Ein Kind (Bir Çocuk, 1982). Edebiyat dünyasında çıkışı 1963 yılında yayınlanan Die Frost (Don) adlı eseri ile yakalar.

Bernhard, yazarlık mesleğine paralel olarak fahri bir şekilde 1950’lerde sosyal demokrat bir çizgide olan Demokratisches Volksblatt adlı günlük gazeteye düzenli yazılar yazar. Bernhard kendine özgü bir yazım tarzını geliştirmiştir; bu tarz kendini tekrarlar ve anlatıcının monolog konuşmalarının dolaylı aktarımları şeklinde gösterir. Bernhard, tartışmalı temalara ve keskin polemiklere girdiği için sık sık eleştiriye maruz kalmıştır. Son dönem çalışmalarında Avusturya'nın kültürel ortamına, ülkesinin tarihine ve geçmişiyle hesaplaşmasına daha sert bir bakış açısıyla yaklaşmıştır. Eserleri, bazen skandal niteliğinde provokasyonlar olarak nitelendirilmiş. Özellikle 1988 yılında yayımlanan Der Präsident (Başkan), Vor dem Ruhestand (Emeklilikten Önce) ve Heldenplatz (Kahramanlar Meydanı) adlı eserleri Avusturya devletinin ve bazı kişilerin tepkisini çeker.

Heldenplatz eseri, Viyana Burgtheater’in kuruluşunun yüzüncü yılında sahnelenmek üzere gizli tutulur. Ancak eser prömiyer yapmadan Heldenplatz-skandalına yol açar. Bilinçli bir şekilde eserden bazı ifadeler fısıltı gazetesi şeklinde yayılır: Bunlar, Avusturyalıların “altı buçuk milyonu şapşal ve çılgın”; Avusturya’da “ya Katolik’sin ya da nasyonal sosyalistsin” ve “Viyana’da şimdi, otuz sekizdekinden daha çok Nazi var” ifadeleridir. Bernhard bu eserde gerçekten de, Avusturya’nın Almanya’ya ilhakının 50. yıl dönümü nedeniyle ağır eleştirilerde bulunur. Yazar; dönemindeki Avusturya toplumunu kültür düşmanı, müzikten uzak, “Katolik-Nasyonal Sosyalist” olarak sınıflandırmaktadır. Bu yaklaşımın, insanın manevi varlığının kalıcı yıkımına yol açtığı inancındadır.

Tüm politikacılar konuya dair tepkilerini dile getirirler. Bunlardan başbakan ve eğitim bakanı oyunun sahnelenmesi taraftarıyken başkan yardımcısı, kamu desteği ile böyle bir oyunun sahnelenmemesi gerektiğini ileri sürerek oyunun repertuvardan çıkarılmasını talep eder. Dört hafta gecikmeli, 4 Kasım 1988’de prömiyer yapan Heldenplatz oyununun sonunda yazar, kırk dakika ayakta alkışlanır.

Üvey kardeşi, tek varisi ve Thomas-Bernhard-Vakfı’nın da kurucusu Dr. Peter Fabjan, yazarın vasiyetname ile yasakladığı Avusturya’da eserlerinin yayınlanmasını ancak 1999’da durdurmayı başarır.

Thomas Bernhard sayısız edebiyat ödülü almıştır.


[1] Thomas Bernhard’ın eserleri üzerinde daha önce de çalıştım. 2002 yılında yazdığım ve yurt dışı kitap bölümü olarak yayınlanan makalenin künyesi için bkz.: AKBULUT, N. (2002), "Wortfiguren im Werk Thomas Bernhards. Keine Möglichkeit der Artikulation führt zum ununterbrochenen Reden"; THOMAS BERNHARD IN DER TÜRKEI. Beiträge des Thomas-Bernhard-Symposions 18. und 19. April 2000, hrsg. v. Armin Eidherr u. Manfred Mittermayer u. dem Österr. Kulturforum Istanbul, Istanbul, S. 39-44.
[2] Yazar hakkındaki bilgiler, başta Thomas Bernhard web sayfası olmak üzere farklı kaynaklardan beslenerek oluşturuldu.

Nazire Akbulut

Prof. Dr. phil. Nazire Akbulut

"Adil olmamak ile adaletsizliğe tahammül etmek... Asıl önemli olan, adil davranmamak değil. Asıl sorun, adaletsizliği görmezden gelmektir. Çünkü çok az kişi adil davranmama kudretine sahipken, oldukça çok kişi adaletsizliğe göz yummaktadır."
Bertolt Brecht

Yorumlar (0)

Nazire Akbulut
  • Henüz Yapılmış Yorum Yok

Bir Yorum Bırakın

Nazire Akbulut
captcha

Güncel Yazılar

Nazire Akbulut
Nazire Akbulut
Nazire Akbulut
Nazire Akbulut
Nazire Akbulut

Kapatmak için X butonuna basınız